Azerbaycan ve Ermenistan arasında sağlanan barış anlaşması, bölgedeki güç dinamiklerini değiştirme potansiyeline sahip. Ancak, Rusya’nın bu süreçteki etkisinin azaldığına dair endişeler, bölgedeki yetkilileri tedirgin ediyor. 2025 yılında, ABD’nin bölgeye hızlı bir giriş yaparak Yerevan ve Bakü arasında tarihi bir anlaşma imzalaması, Rusya’nın tepkisini çekti.
Rusya’nın tepkisi ve stratejik çıkarlar
Rusya, Güney Kafkasya’nın kendi “arka bahçesi” olduğunu savunarak, dış müdahale istemediğini açıkça belirtti. Kremlin, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Batı ile yakınlaşmasını eleştirirken, Rusya’nın bu durumdan rahatsız olduğu görülüyor.
Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkiler, 2024’te bir Azerbaycan Hava Yolları uçağının düşürülmesiyle daha da kötüleşti. Bu olay, 38 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı ve Moskova’nın özür dilememesi, Bakü’nün öfkesini artırdı. Ayrıca, Rus güvenlik güçlerinin Azerbaycan kökenli iki kardeşi öldürmesi, ilişkileri daha da gerdi.
Olası Rus müdahaleleri
Bölgedeki birçok yetkili, Rusya’nın olası misilleme adımlarından endişe ediyor. Bazı spekülasyonlar, Moskova’nın Ermenistan veya Azerbaycan’daki hükümetleri zayıflatmaya yönelik adımlar atabileceğini öne sürüyor. Rusya’nın etnik Azerbaycan diasporasına yönelik hedefler belirlemesi veya Azerbaycan liderliğiyle bağlantılı iş insanlarının varlıklarına el koyması da muhtemel senaryolar arasında.
Ermenistan’ın Rusya ile ilişkileri
Ermenistan, güvenlik ve ekonomik bağımlılık açısından Rusya ile derin bağlara sahip. Ancak Paşinyan, 2024’te CSTO üyeliğini askıya alarak Moskova ile ilişkilerinde bir dönüm noktası yaşadı. Rusya’nın bölgedeki askeri varlığı ve enerji bağımlılığı, Ermenistan’ın stratejik konumunu etkiliyor.
Sonuç
Uzun vadede, Rusya’nın Kafkasya’daki etkisi azalırken, ABD’nin bölgedeki rolünün artması, yeni bir güç dengesi oluşturabilir. Ancak, Moskova’nın bu durumu kabullenip kabullenmeyeceği ve olası müdahale senaryoları, bölgedeki barış sürecinin geleceği açısından kritik öneme sahip. Paşinyan’ın liderliği altında Ermenistan’ın, Rusya’nın güvenlik garantilerine ne ölçüde güveneceği ise belirsizliğini koruyor.